25 Mayıs 2009 Pazartesi

Hayat için keyifli bir ders ...


Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama.

Yarım saat erkene kurulsun saatin.

Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..

Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...


Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin...

Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.

Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,Bak güzelim kahvaltının keyfine.

Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.


Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,

Ohhh şöyle bir hafifle,

Bir güzel kahve ısmarla kendine,seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de

Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...


Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak

Çiçek görürsen kokla ,köpek görürsen okşa ,çocuk görürsen yanağından makas al.

Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?


Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?

Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara

Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak.


Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..

Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..

Saklama tabakları, bardakları misafire

Sizden ala misafir mi var bu dünyada

Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil,

Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..

Gece evinde, dostların olsunSohbetin yemeğin, kahkahan olsun..


Arkadaşım,hayat bu daha ne olsun?

Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!


Can Yücel

21 Mayıs 2009 Perşembe

Anneler Günü...


Bu yazı için geç kaldığımın farkındayım.Anneler Günü geçeli çok oldu.Ama zaten benim bahsetmek istediğim de tam olarak Anneler Günü değil.


Ben profilimde de yazdığım gibi Ankara Ünv.Ev Ekonomisi mezunuyum
ve bu bölümü öğretmen olabilmek için yazmıştım.Gerçekten çocukluğumda da "Büyüdüğünde ne olacaksın?" sorusuna verdiğim cevap "Öğretmen"di.Yani gönlümde yatan meslek. Ülkemizin eğitime bakış açısı ve politik nedenlerden dolayı bu mesleği kadrolu olarak yapmam mümkün olmadı.Fakat bir yıl sürecinde ders saati karşılığı bu mesleği yaptım.


İlk dönem Lüleburgaz'ımızın güzel belediyelerinden biri olan Büyükkarıştıran'da Teknoloji-Tasarım ve Görsel Sanatlar branşlarında görev aldım.Orada gerçekten bu mesleği neden bu kadar çok sevdiğimi ve istediğimi daha iyi anladım.Çok güzel bir dönem geçirdim.Hem eğitimsel açıdan, hem de öğrencilerim ve öğretmen arkadaşlarımla manevi bağlılık açısından.

"Peki bunun anneler günüyle ne alakası var??" diyeceksiniz. Ben şu anda bir içgiyim dükkanı işletiyorum ve öğrencilerimin bir kısmı fırsat buldukça beni ziyaret ediyorlar.Çocukları sevdiğinizi hissettirdiğiniz ve elinizden geldiğince iyi bir örnek olduğunuz zaman, çocuklar gerçekten bunu anlıyor ve size karşı daha saygılı ve sevgili oluyorlar.Sizinle uzun süre bağlantı kuramasalar bile, siz onların akıllarında yer etmiş oluyorsunuz birkere.

O okulda görev yapalı 2 seneyi geçti.Buna rağmen bu sene "Anneler Günü"nde bana çiçek getirdiler :)))) Hem de "Öğretmenler Günü" değil, "Anneler Günü"nde.... Öğretmenler gününde de getirenler oluyordu ama öğrencinin size Anneler gününde çiçek getirmesi çok başka.Size annesi kadar değer vermesi... Çok gururlandım,çok mutlu oldum. Bu benim için gerçekten çok büyük bir kazanç.
Tüm bayan öğretmenlerin "Anneler ve Öğretmenler Günü"nü , tüm bayanların "Anneler Günü"nü kutluyorum...

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Evlilik - CAN DÜNDAR

Evlilik, inanmadığım halde içerisinde 17 seneyi bitirdiğim bir kurum benim için. 17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum ayni zamanda da... Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belkide kuruma inanmamaktan geçiyor.

Evliliği toplumun dayattığı şekilde yasamamaktan... Nedir bu dayatmalar?

Erkeğin muhakkak kadından yasça büyük olması, eğitim seviyesinin erkeğin lehine ya da en azından eşit olması bunların sadece ikisi...Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yasça büyük olmalı ki, kadına 'hot' dediğinde oturmalı kadın... Yâda yumuşatıyorlar;
-Efendim kadın erkekten önce çöktüğü için (hani doğum falan) küçük olmalıymış yaşı...

Eğitimde de böyle... Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş, evde kalmakmış layıkı...

EŞİM BENDEN 2 YAS BÜYÜK; ne 'hot' dememe gerek kaldı 17 senede, ne de benden önce çöktü...

Yıllar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti,

-'Ooo Can bey kapmışınız çıtı rı' esprilerine muhatap dahi oldum.

EŞİM 3 ÜNİVERSİTE BİTİRDİ; ben bi taneyi 9 senede bitirdim..

Ne o bana bilmişlik tasladı, ne ben ona ezik baktım... Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der Halil Cibran...

Bunu unutmadık biz.

Ben konuşurken o dinledi, ben dinlerken o konuştu 17 sen e.

O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o 'haklisin bitanem...' dedik,

Öfke bitip fırtına durulduğunda 'ama bi de böyle düşün' de dedik fikrimizi savunurken.

Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, ayni amaç içi n savaşan neferlerdik bu hayatta...

Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı, ortak cüzdanımızdan gerektiği kadar aldık..

Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon, kim bu saatte arayan karşı cins diye sorgulamadık da ama...

Sevginin en büyük dostuydu bizim için 'güven'... Ve güvenin ardına saklanmış bir 'saygı' vardı daima...

Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede...

Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yaşayacaktık...

Bir gün öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın dışında yattım bi gece, misafir odasında...

Gece yarısı kapı aç ıldı esim;
-'Ne yapıyorsun burada?' diye sordu kapının eşiğinden, 'uyuyorum' dedim buz gibi bi sesle... Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla... 'kay yana' dedi daracık yatakta. 'ne yapıyorsun?' dediğimde 'benim yerim senin yanın, sen gelmezsen ben gelirim' dedi...

Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek...

Ve bence doğrusu da bu...

Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız hariç.

Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize...

Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 inci çift ol acaktık o listede...

Ama oyunun kurallarını biz koyduk... Nede olsa bizim oyunumuzdu oynanan...

Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bir oyun bence...

Topluma kulaklarını tıkayarak hem de... Ne benim, ne de bizim sözlerimizle...

Sadece gönlünüzden geçtiğince...

Dediği gibi Ataol Behramoğlu'nun;

'...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına. Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır. Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana...

Türkü Gecesi


Lüleburgaz'da etkinliklere çok önem verilir. Zamanı uyan kişiler, kendi yetenek ve ilgilerine göre bir etkinliğin içinde bulurlar kendilerini muhakkak.Tabii, yapılacak etkinlik çeşidi çok olunca, kişilerin kendi ilgilerine uygun etkinlik bulması hiç de zor olmuyor :)) Bir etkinliğe katılan kişi,bu etkinlikten başkalarına bahseder ve dolaylı olarak katılan kişi sayısı artar.
Şimdi size, geçen sene benim de aralarında bulunduğum ve bu sene sadece seyirci olarak katılabildiğim Tikveşli Kültür Derneği'nin düzenlediği Türkü Gecesi'nden bahsetmek istiyorum.
Çok kaliteli, seviyeli insanların katıldığı bir ekiptir,Tikveşli Kültür Derneği'nin T.H.Müziği ekibi...Kendilerine ve karşısındaki kişilere saygısı olan kişilerdir.Dolayısıyla da kendileri gibi seviyeli,disiplinli ve düzgün bir çalışma içindedirler herzaman.O disiplinli çalışmalarının sonucu olarak da, mükemmel bir konser dinledik sayelerinde.

Çok keyifli türküler seçmişti,ekibin şefi Saime(Topuz) Hocam.Seyircilere verdikleri davetiyelerin içine de, söyledikleri hareketli türkülerin sözlerini iliştirmişlerdi,seyirciler de onlara eşlik edebilsinler diye...Hep beraber söyledik türküleri bir ağızdan.Dolayısıyla seyirciler de kendilerini koronun bir parçası gibi hissederek,daha bir eğlendiler konserde.
Lüleburgaz'ın yerel gazetesi olan Görünüm Gazetesi'nde "En büyük Koro" başlığıyla yayınlandı, güzel konser.Koristlerin ve çalgıcıların isimlerini tek tek ekleyerek...
Sonuç olarak gerçekten eğlenceli geçen,başarılı bir aktiviteydi.Çalışmaları için başta Saime hocamı ve beraberinde tüm ekip arkadaşlarımı kutluyorum.Daha nice konserler dinlemek dileğiyle...

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Mimlendim...

Sevgili ablam Nükhet http://defneninfikri.blogspot.com/ beni mimlemiş...

1-Yıl sonunda zengin olmak koşuluyla bir yıl boyunca her gece kabus görmek ister miydiniz?
Bir yıl çok uzun bir süre, 3 ay kabus görsem, paranın 1/4 ini alsam olmaz mı?? :PP
Şaka bir yana, yok kabusları ben almayayım :))

2-Kör olmak ve sağır olmak arasında nasıl bir seçim yapardınız?
Allah her daim sağlığımızı korumamızı nasip etsin.Sağırlığın çaresi var(kulaklık) ama körlüğün yok. Bu nedenle sağırlığı tercih ederdim...

3-Öleceğiniz anı bilmek ister miydiniz?
Yok, öleceğim zamanı kesinlikle bilmek istemem.

4-Bu gecenin son geceniz olduğunu öğrenseniz birine söyleyemediklerinizden dolayı üzülür müydünüz?
Söyleyemediğim için üzülmez, o kişiyi bulur söylerdim.İçimde çok ukte kalmış birşey varsa söylemek istediğim ve o kişiye ulaşamazsam, üzülürdüm...

5-Eviniz yanıyor aileniz ve siz kurtuldunuz, son bir kez daha eve girme şansınız olsa neyi kurtarırdınız?
Sanıyorum o anda hiçbir şeyi kurtarmazdım, zaten öyle bir durumda beyni uyuşuyor insanın,düşünemez hale geliyor...


Ben de aşağıdaki arkadaşlarımı mimliyorum...

http://mehbup.blogspot.com/
http://erspek.blogspot.com/

İŞTE, MÜKEMMEL BİR VİDEO....